50 bin liraya satın aldılar! Lüks bir eve dönüştürdüler
Yaklaşık 5 yıl önce Adana’dan tası tarağı toplayan Farah ve Koray Öztürk çifti önce Bodrum'a geldi. Ancak yüksek kira giderleri ve aşırı kalabalığın etkisiyle bu kez rotalarını Ege'de bir köye çevirdiler. Hayallerinin peşinde koşan çift, herkesin ‘bu adam olmaz’ dedikleri ve ahır olarak kullanılan taş binayı 50 bin liraya satın alıp muhteşem bir eve dönüştürdü. 1 yıldır Muğla Milas’ın Kargıcak köyünde yaşayan Farah ve Koray çiftinin hikayesi herkese ilham verecek türden…
Şehir yaşamından ve iş hayatının stresinden uzaklaşıp sakin bir köye ya da kırsala yerleşmek isteyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Peki şehri bırakıp sahil kasabasına ya da köye yerleşmek neleri değiştiriyor? Ne kadar bütçe gerektiriyor? İşte tüm bu soruları aşıp hayalini gerçekleştiren insanlar var. Onlardan biri Farah ve Koray çifti... Ege'de kurdukları hayatlarını 'Farah Harikalar Diyarında' adlı kişisel hesaplarından paylaşan çift, milyonlarca insanın deyip deyip yapamadığını başardı ve hikayelerini milliyet.com.tr için anlattılar...
Öncelikle bize kendinizi tanıtır mısınız?
İsmim Farah. Adana doğumluyum. 42 yaşındayım. Kurumsal bir şirkette mağaza müdürlüğü yapıyorum. Yıllardır küçük bir Ege kasabasına yaşama hayalimiz vardı. Bodrum Gümüşlük’ü görünce bu bölgeye karar verdik.
Yaklaşık 4 buçuk yıl önce Bodrum’a eşimle birlikte tayin alıp geçiş yaptık. Bodrum çok pahalı bir yer beni çok tatmin etmedi. Yaklaşık 2 buçuk yıl Bodrum’da yaşadıktan sonra Milas Kargıcak köyüne taşındık. 1 yıldır bu köyde yaşıyoruz.
Her şeyi geride bırakıp Muğla Milas'ta bir köye yerleşme hikayeniz var. Bu süreç nasıl gerçekleşti? Nasıl planladınız bu değişimi?
Benim için aslında çok uzun zamandır olan bir şeydi. Şehirde doğup büyümüş birisiyim ama hep büyükşehir kalabalığından çıkmak istiyordum. Bir köye yerleşmek, bahçeli bir evim olsun gibi. Belki bir çocukluk anısıdır. Bahçeli ve müstakil bir evde büyüdüğümüz için beni köyde böyle bir evde yaşamayı hayal ettirdi.
Ani bir karar değildi. Çok uzun yıllar hayal ettiğimiz, planladığınız bir durumdu. Biz de büyük ihtimalle pandemiden etkilenen insanlarız. Evde kaldığımız süreç bu isteğimizi tetikledi. Kendi içimize döndük. Baktık hayat çok basit. Hayat anlamsız diyemem çünkü yaşamayı çok seviyorum. Sadece basitliğin içinde huzuru yakalamak istedim.
Yerleşme kararı aldığınızda çevrenizdekilerin tepkisi ne oldu?
Ailem olumlu destekledi. Bizler şehirde doğup büyüyen insanlar olduğumuz için ‘deli’ gibi olduğumu düşünenler de oldu. Hiçbir şey bilmiyorsunuz. Toprağa dokunmamışınız. Böyle bir hayatla alakalı hiçbir tecrübeniz yok.
Bazı arkadaşlarım korkuttu ancak beni tanıdıkları ve fikirlerimi bildikleri için desteklediler diyebilirim. Onların tercih edebileceği bir hayat değildi belki ama bana inandılar.
Köye göç diyoruz ama hangi köye? Yer seçme sürecindeki deneyimlerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Her yıl yıllık iznimizde eşimle birlikte Ege’ye tatile geliyorduk. Kıyı şeridini Akdeniz’den Çanakkale’ye kadar komple dolaştık. Her gittiğimiz yerde de ben sürekli ‘burada yaşayabiliriz’ ya da ‘burası olmaz’ diye yorum yapıyordum. En son Bodrum Gümüşlük’e geldikten sonra ‘kesinlikle burası tamam’ dedik ve yerleşmeye karar verdik.
Daha da yerleşik düzeni geçmek için ev almamız gerekiyordu. Bodrum ciddi anlamda çok pahalı ve kalabalık. Kira da satın alma da çok yüksek. Bizim bütçemize uygun değildi artık. Zaten geldiğimiz yıl karar vermiştim ‘5 yıl sonra Bodrum’da yaşanmaz’ diye. Kendimize göre bütçemiz dahilinde bir köye yerleşmemiz gerekti.
Bu arada Bodrum’a yakın yerleri gezmeye başladık. Çok uzaklaşamıyoruz çünkü iş hayatımız devam ediyor. Gidiş-geliş yapmak zorundayız. Bu yüzden Bodrum’a en yakın ilçe Milas’ı tercih ettik. Eşimle aynı sektörde çalışıyoruz ve hayatımızı kurmak için işlerimize devam etmek zorundayız.
Böyle yerlerde ev satın alırken dikkat edilmesi gerekenler neler?
Bizim için biraz doğaçlama oldu biraz da şans işi belki. Biz evi satın aldığımızda fotoğrafları gösterince arkadaşlarımız çok şaşırmıştı. ‘Bu ev adam olmaz’ demişlerdi. Herkesin hayat şartlarına göre yaşam şekillerine göre değil. İnsan mutlu olduğu her yerde yaşayabilir bence.
100 yıllık, içinde yaşanmışlığı bir sürü anıları olan, emekle yapılmış. Taşları elleriyle dizmişler, dağın başındasınız. O taşları dağlardan toplamışlar üst üstü dizmişler. Direk eve saygı duyuyorsunuz. Ben öyle hissediyorum. Biraz duygusalımdır. Benim çok önemli.
Evinizi ne kadara satın aldınız? Şehirdeki ev fiyatlarla kıyaslarsak buradaki hayatınız daha mı karlı?
Biz sürekli ev arıyorduk, tanıdıklar vasıtasıyla. Çok enteresan bir şekilde evimizi internet ilanından bulduk. Görür görmez ertesi gün ablamla yola çıktık. Fiyatı çok uygundu. Eşim hatta ‘deli misiniz, ev kaçıyor mu dedi? dedi. Bir hafta sonra eşimle tekrar görmeye geldik, hemen satın almaya karar verdik.
Pazarlıkla 52 binden 50 bine düştü ev. Ama şu an 250 bine fırladı fiyatlar. Gerçekten inanılmaz ev, sapasağlamdı. Çatısına, duvarına dokunmadık. Kendimizi burada çok güvende hissediyoruz.
Sizin tabirinizle 'ahır' dan bir eve dönüş aşaması var. Maliyeti nasıl oldu, ne kadar sürede tamamlayabildiniz?
Hemen yerel bir usta bulduk, gittik görüştük. Zaten ben evin bol bol fotoğraflarını çekmiştik. Fotoğraflara bakıyorum, kafamda hayal kuruyorum. Ustanın yanına gittik, anlattık projemizi.
Ustamız bize fiyat çıkardı, 200 bin civarı tadilat masrafı ödedik. Bu süreç tam 3 ay sürdü. Bunun iki ayı inşa süreci bir ay ise yasal izinlerdi.
Böyle bir ev yapmak için yasal olarak uygulanması gereken süreçler neler?
Biraz karışık bir iş. Birincisi köy evlerinde imar yok. İmar olmadan bir şey yapamıyorsunuz. Her şey kuralarına uygun olsun diye önce imar belgesi aldık. Sonra tadilat işleri için izin aldık ve sürece başladık. Evlerin tapuları var ama imarları yok. Her şeyi baştan yaptık. Bunların hepsi bir ay sürdü.
Evinizi yaparken en zorlandığınız alan hangisi oldu?
Hiç olmadı. Çok tatlı bir ustayla tanıştık. Ben ne istiyorsam söyledim, benle birlikte yazdı, çizdi. Beni hiç yormadı. Her şeyi nasıl istiyorsam yaptı. Tabi bütçe dahilinde, en güzeli, en kalitelisi olmadı ama bütçemiz dahilinde en iyisi oldu. Çok şanslıydık bu konuda.
Daha önce böyle bir köyde yaşama deneyiminiz var mıydı? Herkes yapabilir mi sizce?
Hiç olmadı. O kadar turist gibiydim ki geldiğimde. Ot bilmem, ağaç bilmem, toprak bilmem. Çünkü hayatımda hiç görmemişim. Şehre bağlı olan insanlar gerçekten yapamaz. Her gün kahvemi satın alıp içeyim diyen birisine göre bir hayat değil.
Şu an geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz?Karı koca kurumsal bir şirkette mağazacılık ayağında çalışıyoruz. Ben mağaza müdürü olarak görev yapıyorum. Tabi bu süreçte borçlarımız oldu ama işimiz gereği düzenli bir gelirimiz var.
1 yıldır şehirden uzakta yaşıyorsunuz? Sizi en fazla zorlayan şey ne oldu?
Yani, yok desem çok rahat bir kafa mı olur. Beni hiçbir şey zorlamadı. Çünkü her şeyi planlamıştık geldiğimizde. Eşim bu süreçte çok destek oldu. Tabi olumsuz kısımlarını da söyleyeyim.
Market yok, bakkal yok, otobüs, dolmuş gelmiyor. Nüfus azalınca kapanmış her şey. İlkokul varmış, kapanmış. Sağlık ocağı yok. Muhtarı telefonu çekerse buluyorsunuz. Birçok şeyi şehirdeki gibi yapmanız mümkün değil. Köyümüzle Milas merkezin arası tam 7 dakika sürüyor. Arabamız var, gidip geliyoruz. Aradığımız her şeye araçla 10 dakika ulaşacak mesafedeyiz.
Bir buçuk ay evde kaldığımız dönemde, imkansızlar için de yaşamayı öğrenmek zorunda kaldık. Kısıtlama vardı. Stoğunu takip ediyorsun, mecburen gıdayı kısıtlı kullandık. Hemen alıp gelme imkanın yok. Onu görünce rahatladım, o dönemde açlıktan ölmedik ya... İlla hemen yanımda bir market, bakkal olmasına gerek yok. Bu süreç fikrimizi çok değiştirdi. Baktık çok dert değil, AVM olmasa da yaşanabiliyor.
Mevcut alışkanlıklarından vazgeçip köye göç etmek isteyen şehirlilerin bu kararı almadan kendilerine sormaları gereken sorular neler?
Köye yerleşmek istiyorsa sorgulayacağı hiçbir şey yok. Kafasında çizmeye başlamış aslında. Şehirde yaşayan bir insan sorgulamaya başladıysa yüreği böyle istiyor demektir.
En büyük sıkıntı zaten ekonomi. Cebinde belirli bir bütçesi varsa gerisi gelir. Sadece çok küçük yerler olduğu için yaşam şekline, tavır davranışlarına dikkat etmesi gerekir. Çünkü şehirde apartmanda yaşarken alt komşumuzu bile tanımıyoruz. Burada herkes birbiriyle çok yakın.
En önemlisi geldiği yerde yaşam tarzına dikkat etmesi gerekir. Doğru iletişimi kurarsanız sorun yaşamazsanız. Kesinlikle bir doğa sevgisi olması gerekir. Hayvanlar kapının önünü kirlettiğinde, bahçeye tavuklar daldığında bunların hepsini göğüsleyip gelmek lazım.
Çünkü sen oraya sonradan geldin. Şehirden gelen ‘bu hayvanlar evimin önünden geçmesin, burayı kirletmesin’ diyemez. Böyle bir hakkı yok. Saygı duymamız gereken hayatların içine geldiğimiz için negatif olmamamız lazım.
Artık 'Egeli ve köylüsünüz...' Hiç pişman oldunuz mu? Geri dönmek istediniz mi? Ya da sıkıldınız mı?
Eğer böyle yerleşik düzene geçmeseydik dönmeyi düşünüyorduk. Çünkü kirada çok zor. Mersin’de küçük bir evimiz vardı. Yıllarca karı koca yatırım yapmıştık oraya. Gitmeyi düşünüyorduk. Olmasaydı oraya dönecektik. Hayalimiz gerçek oldu. Çünkü burada çok mutluyuz.