Ev alırken bu soruyu sormayın!
Çanakkalekalem köşe yazarlarından Özgür Demirci bugünkü köşe yazısında, gayrimenkul satışlarında sorulan soruları kaleme aldı. İşte Demirci'nin o yazısı...
Çanakkalekalem köşe yazarlarından Özgür Demirci bugünkü köşe yazısında, gayrimenkul satışlarında sorulan soruları kaleme aldı. İşte Demirci'nin o yazısı...
Bu haftanın konusu biz gayrimenkul profesyonellerinin duymaya alışık olduğu enteresan sorulardan birisi olan “Mal Sahibi Kim?”. Pazarladığımız gayrimenkullerde mütemadiyen duyarız bu soruyu, bununla birlikte çok rahatsız edici bir soru olduğunu da söylemem gerekir. Çünkü eğer art niyet yoksa büyük olasılıkla anlamsız bir sorudur, art niyet varsa çok yanlış bir sorudur. Art niyetten kastettiğim sizin de tahmin edeceğiniz gibi aradan çıkartmak için bir yol haritası çizme merakıdır. Normal şartlarda bir gayrimenkul kiralıyorsanız mal sahibinin nasıl biri olduğunu sormak mantıklı olabilir, zira kiracılar için önemli bir detaydır. Ancak sorulması gereken mal sahibinin isminden ziyade nasıl biri olduğudur. Tıpkı mal sahibinin kiracısı ile ilgili bilgi talebinde bulunması kadar doğaldır kiracı adayı için mal sahibinin nasıl biri olduğu.
Peki ya satılıklarda? Başlı başına anlamsızlıklarla sarmalanmış bir sorudur. Neticede gayrimenkulü almadan önce mal sahibinin kim olduğu, nasıl biri olduğu, nerede yaşadığı, ne iş yaptığı gibi soruların hiçbir önemi yoktur. Tek önemli nokta gayrimenkulü almaktır ve aldıktan sonra zaten mal sahibi ile ilgili bir süreç olmayacaktır eğer mal sahibi ve ailesi ile birlikte yaşamayı planlamıyorsa alacak kişi. Tecrübeyle sabittir ki bu soruyu sorma amacı benim gözlemlediğim kadarıyla naif bir soru sormaktan öte gayrimenkul profesyonelini aradan çıkartmaktır veya hizmet bedelini pazarlık konusu edip danışmanın emeğini çalmaktır. Kim ne derse desin 2+2=4. Tabi bu durumu o malum kişiye sorsanız kesinlikle öyle bir şey akıllarından bile geçmez. Mal sahibinin kim öğrenmiştir ve hatta mal sahibinin telefonunu bulup konuşmuştur ve hatta bu telefonu açmadan önce “arayacağımdan değil, aklına bir şey gelmesin, merak ettim sadece” demiştir ve hattaaaaa bu durum ortaya çıkmıştır ama aklından hiç böyle bir şey geçmemiştir. Toplum olarak nalıncı keserleri ile dolaşmaya alışık olduğumuzdan olsa gerek hep bana, hep bana ama hiç sana kafasıyla yaşamayı bir meziyet sanıyoruz. Kendi cebimize fazladan bir 5.000 lira atmaya çalışırken o 5.000 lirayı başkasının cebinden çaldığımızı hiç düşünmüyoruz. Gayrimenkul danışmanını aradan çıkartmayı ticaret, emek hırsızlığını matah bir şey sanıyoruz ve sonrasında Makyavel denilince kendimize hiç yakıştıramıyor, kendimizi ufak Mevlanalar, Yunus Emreler şeklinde lanse ediyoruz sağa sola. Oysa köküne kadar Makyavelist bir düşünce yapısına sahibiz; amaca ulaşmak için kime ne zarar verdiğimizi umursamıyoruz.
Kimler mi yapıyor veya niyetleniyor buna? Şu ufacık Çanakkale’de bir çırpıda aklıma hemen gelenleri saysam çok şaşırırsınız. Her gün gördüğümüz, yolda karşılaştığımız, çok düzgün dediğimiz o kadar çok insan var ki içlerinde. Eğitimlerimde söylediğim bir konudur; “işin içine ticaret girene kadar, para girene kadar kimseye tam anlamıyla güvenmeyin”. Sınanmadığı sürece herkes dürüst değil midir zaten? Bir düşünün kendinizi ve sizi sırtınızdan bıçaklayanları. Hepsine güvenmemiş miydiniz? Gözü kapalı inanmamış mıydınız her birine? Ne zaman ki çıkarlar devreye girdi ve o zaman bitmedi mi o ortaklıklar, dostluklar, arkadaşlıklar ve hatta akrabalıklar? Bu sebeple önemli olan kişinin kendisini yere göğe sığdıramaması değil de sanki çevresindekilerin o kişi için söyledikleridir gibime geliyor. Ve elbette ticaret yaptığı kişilerin o kişi hakkında söyledikleri çok çok daha önemlidir diye düşünüyorum zira parayı görünce ne kadar değiştiği aslında yarın öbür gün çıkarları konu olduğunda dostlarına, arkadaşlarına karşı da aynı derecede değişeceğinin habercisidir.
Bununla birlikte sanmayın ki olması gerektiği gibi başlayan ve biten iş birliklerimiz yok. Yan dairesindeki satılık için mal sahibi yerine ilgili danışmanla bağlantıya geçen, o sitede çok yakın arkadaşı olmasına rağmen bizleri arayan, mal sahibi peşinde koşmak yerine sonuca odaklanıp bizlerle beraber yürüyen o kadar çok kişi var ki şu sektörde. Zaten yazılarımda da bahsettiğim ve normal iş süreçlerinde de dikkate aldığım asıl konu bu tarz yaklaşımda olanlar ile yürümek ve yeni dostluklar kurmaktır. Yoksa sağı solu oynayan kişilerle iş yapmaya çalışmaktansa söylediği sözün altına imzasını atabilecek duruşu sergileyenlerle yürümek bizim sektörümüzde ve muhtemelen sizlerin de sektöründe çok daha keyiflidir. Sizi özel kılacak ve size değer katacak insanlar ile beraber yürümeniz dileğiyle.