Gayrimenkul sektöründe yeşil dönüşüm başlıyor!
Karbon salınımının yüzde 30'luk kısmının binaların oluşturması nedeniyle gayrimenkul sektörü harekete geçti. Denge Değerleme yeşil dönüşümünün gayrimenkul sektörüne olan etkisini araştırdı.
Türkiye küresel iklim değişikliğinin yarattığı sorunların ortadan kaldırılmasını hedefleyen Paris İklim Anlaşması'na önceki hafta onay vermişti. Ekonomist Dergisi'nden Levent Gökmen Demirciler'in haberine göre; anlaşma 10 Kasım itibarıyla Türkiye'de de yürürlüğe girdi. Dünya genelinde toplam karbon salınımının yaklaşık yüzde 30'luk kısmını binaların oluşturmasıyla bu konuda gayrimenkul sektörü ön planda. Denge Değerleme’nin hazırladığı çalışma ile Paris İklim Anlaşması'nın imzalanmasının Türk gayrimenkul sektörüne yansımasının nasıl olacağı incelendi Denge Değerleme Yönetim Kurulu Başkanı Baki Budakoğlu, Paris İklim Anlaşması'nın yürürlüğe girmesiyle, iklim değişikliğinin önlenmesi için atılacak adımlarda gayrimenkul alanindaki dönüşüm başı çeken konular arasında yer aldığını vurguladı.
Kamu tarafından gelişmekte olan bir ülke olarak ve ulusal katkı beyanları çerçevesinde anlaşmanın onaylandığı dile getirilirken, 'anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulanacağı' ifade edildi.
Özellikle son 10 yıllık dönemde, dünya genelinde gayrimenkul sektörünün iklim değişikliği içerisindeki payının azaltılmasına yönelik adımlar atıldığını belirten Baki Budakoğlu, atılan başlıca adımları anlattı.
ENERJİ VERİMLİ BİNALARBudakoğlu'nun verdiği bilgilere göre, yeni dönemde yapıların maksimum seviyede enerji verimliliğine sahip olması ve enerji üretimine katkıda bulunması hedefleniyor. Binaların kendi ihtiyacını karşılayabilmesi, hatta tükettiğinden fazla üreterek arta kalan kısmının satıldığı uygulamalar göze çarpıyor. Diğer bir adım olarak ise binaların çevre dostu inşaat malzemeleri ile inşa edilmesine yönelik çalışmalar öne çıkıyor. Geri dönüşümle elde edilmiş inşaat malzemelerinin kullanımının da git gide yaygınlaştığı olumsuz etkileri nedeniyle neredeyse hiçbir ülkede kullanılmıyor. Özellikle gelişmiş ülkelerde asbest barındıran yapıların yıkımı esnasında çevreye yayılmaması için azami özen gösteriliyor ve binalar tek tek yıkılıyor.
Yeşil bina uygulamaları ve binalardaki biyolojik çeşitliliğin artırılması gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Finans sistemi içerisinde faiz oranları üzerinde uygulanan teşvik sistemi içerisinde faiz oranları üzerinde viklerde çevre dostu binaların ödüllendirildiği, bu şartları sağlamayan binaların ise dezavantajlı hale geldiği bir dönem ortaya çıkmış durumda. Gayrimenkuller ile alakalı her aşamada bu bilinç gitgide artmakta olup, planlama, gayrimenkul geliştirme, mimari tasarım, projelendirme, inşaat ve gayrimenkul yönetimi gibi konularda sürdürülebilirlik kavramı önemli yer tutuyor.
ESG politikaları çerçevesinde kurumsal gayrimenkul yönetiminde tercihini sürdürülebilir niteliklere sahip gayrimenkullerden yana kullandığı yeni bir döneme girilmiş oldu. Mevcut yapılardan sürdürebilirlik kriterleriyle uyumlu olmayanlar yıkılarak yerlerine çevre dostu binalar yapılması da gündemde. Mevcut yapı eğer ekonomik açıdan elverişli ise, yıkmak yerine yeşil dönüşüme tabi tutulacak.
Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği (ÇEDBİK) verilerine göre, Türkiye'de toplam 518 adet sertifikalı proje bulunuyor ve bunların 425'i LEED, 70'i BREEAM, ikisi B.E.S.T sertifikalarına sahip. Yeşil bina uygulamaları ülkemizde ağırlıklı olarak İstanbul ve çeperlerinde yükseliyor. Türkiye genelinde yeşil bina sertifikasına sahip projeler incelendiğinde ise son yıllarda sırasıyla Kocaeli, Ankara ve İzmir'deki uygulamalar artmış durumda. Kocaeli'nin yeşil bina uygulamaları açısından potansiyeli yüksek bir bölge olarak öne çıktığına dikkat çekiliyor. Yeşil bina uygulamaları, standart bina uygulamalarına göre yüzde 7-15 oranında daha yüksek maliyete sahipler. Ancak fayda-maliyet ya da yaşam döngüsü-maliyet hesabı yapıldığında bu ön maliyet farkının kısa sürede geri döndüğüne de dikkat çekiliyor. Yeşil binaların kullanım maliyetleri standart binalara göre daha düşük öyle ki suyu yaklaşık yüzde 40, enerjiyi ise yüzde 25-50 arası oranda daha az tüketiyorlar.
ÇEVREYİ KORUMA HEDEFİ
19. yüzyıldan itibaren, sanayi devriminin etkisiyle, çevre üzerin| deki tahribatlar hız kazandı. 1970'li yıllardan itibaren bu konu gitgide daha fazla tartışılmaya başlarken, bu durum çevre üzerinde oluşan tahribatın durduğunda ise mümkün olduğunca telafi edilmesi yönünde adımlar atıldığını doğruladı. Amerika'da sivil toplum kuruluşlarının çabaları se cunda 22 Nisan 1970 günü ilk Dünya Günü (Earht Day) kutlamaları olarak tarihe geçti.
1990 yılına gelindiğinde ise 1880 öncesine kıy dünyanın ortalama sıcaklığının 2 derece yüksel gerçeği ortaya çıktı. 1997 yılında kabul edilen Ky Protokolü bu noktada en önemli adımlardan biri oldu. Bu protokol, 2005'te yürürlüğe girmiş olup, tarafı ülkelere sera gazı salınımlarını düşürme yükümlüli getirdi. 2015 yılında imzalanan Paris İklim Anlaşm ise protokolün devamı niteliğine sahip.
Neler amaçlanıyor?7 Ekim 2021'de Resmi Gazete'de, yayımlanan kanun ile Türkiye de Paris İklim Anlaşması'nın taraflarından biri haline geldi. Kanunun ikinci maddesi, kanunun ana amaçlarını şu şekilde tanımlıyor: "İklim değişikliği risk ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağı bilinciyle, küresel ortalama sıcaklıktaki artışı sanayileşme öncesindeki seviyeye göre 2 derecenin oldukça altında tutmak ve sıcaklık artışını sanayileşme öncesi dönemdeki seviyelerin 1,5 derece derece üzeri ile sınırlandırmak için çaba göstermek, gıda üretimini tehdit etmeyecek şekilde, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama kabiliyetini arttırmak, iklim değişikliğine direnci geliştirmek ve düşük emisyonlu kalkınmayı teşvik etmek, finans akışlarını, düşük sera gazı emisyonları ve iklim değişikliğine dirençli kalkınmaya yönelik eğilimle tutarlı hale getirmek."
Öte yandan, ilgili kanun metninde Paris İklim Anlaşması'nın, 'gelişmekte olan bir ülke' olarak ve 'ulusal katkı beyanları' çerçevesinde onaylandığı dile getirilirken, 'anlaşmanın ve mekanizmalarının ekonomik ve sosyal kalkınma hakkına halel getirmemesi kaydıyla uygulanacağı' ifade edildi.
Yapılar maksimum seviyede enerji verimliliğine sahip olarak inşa edilecek ve enerji üretimine katkıda bulunacak.
Geri dönüşümle elde edilmiş inşaat malzemelerinin kullanımı artırılacak. Finans sistemi içerisinde faiz oranları üzerinde uygulanan teşviklerde çevre dostu binalar ödüllendirilecek Gelişmiş ülkelerin birçoğunda 2030'lu yıllardan itibaren yapı stokunun yeşil dönüşümünün tamamlanması hedefleniyor.