İşin profesöründen yapı denetim uyarısı: 'Bilmiyoruz'

Ege'ye Bakış'a konuşan İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Özgür Özçelik, İzmir'in olası bir depreme olan dayanıklılığını değerlendirdi. Özçelik, 'Yapı denetimi kağıt üstünde var, ama ne kadarı uygulanıyor bilmiyoruz' dedi.

9 Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Özgür Özçelik, İzmir’in depreme dayanıklılığını ve İzmir’in yapılarını değerlendirdi. Yapı yönetmeliğinin kağıt üstünde var olduğunu fakat ne kadar uygulandığını bilmediklerini söyleyen Özçelik, 2018’den sonra yapılan binaların daha güvenli olduğunu belirtti.

‘Yeni yönetmeliğe göre yapılan binalar herhangi bir can kaybına neden olmaz’

İzmir’de yapılan yeni binaların depreme daha dayanıklı olduğunu söyleyen Özçelik, “2018 yılında Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği adında yeni bir yönetmelik çıktı. Bu yönetmelik bir önceki 2007 yönetmeliğine göre birçok açıdan daha iyi bir yönetmelik. Dolayısıyla 2018 yönetmeliğine göre yapılan ve projelendirilen binaların depreme güvenliği konusunda bir tereddüt yok. Hem projesi hem de imalatı yeni yönetmeliğe uygun olan binaların, gelecekte olabilecek depremlerde can kaybına sebebiyet vermeyecek hasarlar alacağı ama can kaybına sebep olmayacağından emin olabiliriz. Her durumda yüzde yüz emin konuşulamaz ama çok büyük bir oranda bu binalar herhangi bir can kaybına neden olmaz.” şeklinde konuştu.

‘Yapı denetimi kağıt üstünde var, ama ne kadarı uygulanıyor bilmiyoruz’

Özçelik, 1999 depreminden sonra İzmir’de yapılan değişikliklerden bahsetti: “1999 depreminden sonrası için İzmir’de 2000 yılında yeni yapılacak binalar için binaların yapımında hazır beton kullanma zorunluluğu getirildi. Hazır beton kullanımının; kaliteli olması, daha düzgün üretilmiş olması, kalite kontrolü gibi aşamalardan geçiyor olması gibi avantajları var. Dolayısıyla hazır beton kullanılmaya başlandığı için beton kalitesiyle ilgili 2000 yılından sonrasında bir sorunun olmamasını düşünebiliriz. 2001 yılından sonra ise bir pilot proje olarak Yapı Denetimi Kanunu, kent olarak İzmir’de de uygulanmaya başlandı. Bu sayede hem malzemedeki kalite artışı, hem de yapı denetiminin getirilmiş olması ile 2001 yılı sonrası yapı stoğunun daha iyi nitelikte olduğunun ipuçlarını veriyor. Mevzuatsal olarak daha kaliteli yapılar yapılmaya başlandı fakat yapı denetimi kağıt üstünde var evet, ama ne kadarı uygulanıyor onu bilmiyoruz.”

‘İzmir’in kıyı şeridi daha büyük risk taşıyor’

İzmir’de kıyı kesiminin depreme daha dayanıksız olabileceğini vurgulayan Özçelik, “Genelde zemin özellikleriyle ilişkilendirilerek bu çıkarım yapılır. Kıyı şeridine yakın bölgeler depremin yarattığı yer hareketini büyütme özelliğine sahiptir. Bu yer hareketi büyüdüğünde de binalar daha büyük deprem kuvvetine maruz kalır. Yapılar bu kuvveti karşılayamadıkları zaman ise daha riskli hale geliyorlar. Yıkılır gözüyle bakılamaz fakat kıyı bölgesi yani İzmir’in en popüler, en çok talep gören bölgeleri diğer bölgelere daha fazla risk taşıyor. Kıyı bölgelerine inşaat yapılmamalı demiyorum, inşaat yapılabilir fakat bu bölgelerdeki 2000 yılından önce yapılan eski yapı stoğunun gözden geçirilmesi gerekiyor.” dedi.

‘Eski hastanelerin kesinlikle gözden geçirilmesi gerekiyor’

Özçelik, 2000 yılı öncesi yapıların kesinlikle gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Konut türü yapılar, yapıların çok büyük bir kısmını oluşturuyor. Bunların arasında özellikle 2000 yılı öncesinde yapılmış olan binalara kesinlikle bakılması gerekiyor. 2000 yılı öncesinde yapılan binalar daha fazla risk taşıyor ama bu yapıları da kendi içinde 6 kat ve üstü binalar ve daha az katlı binalar olarak ayırmamız da mümkün. Daha yüksek binalar, az katlı binalara göre daha önce incelemeye alınmalı. Dolayısıyla 2000 yılı öncesi yapılmış konut türü yapıların mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor. Hastaneler, okullar, üniversite binaları, belediye binaları gibi kamu yapıları açısından baktığımızda bu binaların daha dayanıklı ve daha güvenli olduğunu tahmin ediyoruz fakat var olan eski hastanelerin kesinlikle gözden geçirilmesi gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

‘Kente bir bütün olarak bakılmalı’

Kahramanmaraş depreminde yaşanan alt yapı sorununa dikkat çeken Özçelik, “Bir kenti sadece binalardan oluşuyor gibi görmek doğru değil. Kentlerin köprüleri, yolları, limanları, tünelleri, demir yolları, kanalizasyon sistemi, temiz su sistemi gibi yapıları da var. Bütün bu yapıların da depreme dayanıklılığının kontrol edilmesi ve incelenmesi gerekiyor. Kahramanmaraş depreminde bu durumu yaşadık, vatandaşlar depremden sonra susuz kaldı. Kente sadece konutlar özelinde değil, kente bir bütün olarak bakılması gerekiyor.” diye konuştu.

‘İzmir dahil birçok kent depreme tam olarak hazır değil, yapılacak çok şey var!’

İzmir dahil birçok kentin depreme tam olarak hazır olmadığını söyleyen Özçelik şu sözleri kullandı:

“Sadece İzmir değil, Türkiye’deki birçok kent tam olarak depreme hazır değil. Çeşitli çalışmalar, çeşitli hazırlıklar yapılıyor ama bunun öncelik sıralamasında en üst sıralara alınması gerekiyor çünkü olacağını biliyoruz. En riskli yapı grubuna yoğunlaşmak gerekiyor. Olası bir depremde, daha fazla hasar görme ihtimali olan üst yapılara ve alt yapıları belirleyip bu yapılara yoğunlaşmak gerekiyor. İzmir’de depremle ilgili yapılan samimi çalışmalar var ama daha iyisini yapmak için uğraşmak gerekiyor. Çok boyutlu büyük bir problemle karşı karşıyayız. Çözümü var, yeter ki kaynak ve zaman ayrılsın.”