Kentsel dönüşüm için hızlı adımlar atılmalı
Kentsel dönüşümle ilgili eylem planının temelinde vatandaş bulunuyor. Güvenli konutlara erişmek isteyen vatandaşlar, her geçen gün daha çok bilinçleniyor ve haklarını araştırıyor.
Kentsel dönüşümün en önemli tarafı vatandaşlar. Bu süreçlerin ilk dönemlerinde dönüşümün tam olarak ‘anlatılamaması’ ve sornasında yaşanan ‘kötü’ örnekler tüketiciyi kentsel dönüşüme karşı mesafeli hale getirdi. Tüm süreçlerin vatandaşla birlikte yürütülmesi amaçlanırken, vatandaşlara mümkünse kendi binalarının dönüşümünü de yapabilecekleri desteklemeler yapılıyor. Bilinçlendirme çalışmaları da hızla devam ediyor. Bu kapsamda vatandaşlar daha yüksek oranda haklarını öğrendi.
Milliyet'ten Duygu Erdoğan'ın haberine göre; kentsel dönüşümün eylem planı olarak değerlendirildiği bu süreçte kamu tarafından vatandaşa ve özel sektöre örnek olacak pek çok proje de yapıldı. Kamunun özellikle Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanlığı eliyle her yıl binlerce konut inşa etmesi hedefleniyor.
İller Bankası da bu süreçte özel sektöre de desteğiyle dönüşüm sürecine hız katmayı amaçlıyor. Bu sayede riskli alanlarda yaşayanların güvenli yapılara taşınması sağlanacak.
Vatandaşların hakları, dönüşümde özel sektörün rolü, tıkanan noktaları sektör temsilcileri anlattı.
‘Birinci el konuta erişimi artırmalıyız’
Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Altan Elmas, Türkiye’nin öncelikli gündeminin deprem gerçeği olması gerektiğini ifade ederken, hızla dönüştürülmesi gereken konutların uzun yıllardır beklediğini belirtti. Elmas, “Kentsel dönüşümü bina bazlı, mahalle bazlı, sokak bazlı nasıl olursa olsun yapmalıyız. Aslında adı kentsel dönüşüm olmasa da son 20 yılda İstanbul’da 2.5 milyon konutun yenilendiğini ya da sıfır konut olarak inşa edildiğini görüyoruz. Özel sektörün önemi burada bir kez daha ortaya çıkıyor. İstanbul’daki yaklaşık 5 milyon konutun yarısını bu sektör yenilemeyi başarmış. Yılda 1 milyon konut üretme kapasitesi olan sektör, 200-300 bin üretime kadar düşmüş durumda. Hem ekonomiyi canlandırmak için, hem de daha fazla insanı güvenli konutla buluşturabilmek için üretimi hızlandıracak önlemlerin alınması gerekiyor” şeklinde konuştu. Elmas, Türkiye’de satılan üç konuttan ikisinin ikinci el olduğunu vurgularken, “40 yıllık konutları evirip çevirmemeliyiz. Hükümet politikasının da desteklediği gibi bunun birinci ele yönlenmesi gerekli. Yapılan kampanyalarda vs. birinci el konutu daha fazla erişilebilir ve cezbedici hale getirmeliyiz” dedi.
Dört ayaklı mekanizma
Aynı zamanda Sur Yapı Başkanı olan Altan Elmas, Antalya’da hayata geçirdikleri büyük dönüşüm projelerinden örnekler anlattı. Elmas, “Kamunun otoritesi olmadan sürecin içinden çıkmak mümkün değil. Bizim Antalya projemizde uygulanan bu modelin başarısını görüyoruz. Finansmanı çalışılan bir model olmadan da çok zor kentsel dönüşüm.
Biz Antalya’da çalışmalarımızı Ziraat Bankası proje finansmanı ile yürütüyoruz. Diğer yandan kentsel dönüşümde stratejiyi oluşturan kamu olsa da başarı için yerel idare, özel sektör ve hak sahipleriyle birlikte hareket etme zorunluluğu var.
Dört ayaklı bu mekanizma kentsel dönüşümün anahtarıdır. Türkiye’nin hatta Avrupa’nın en büyük kentsel dönüşümü projesi. 1 milyon 300 bin metrekare alanın dönüştürerek Antalya’ya her şeyiyle yeni bir şehir kazandırıyoruz” diye konuştu.
‘El birliğiyle çalışalım’
İnşaatçılar Derneği (İNDER) Başkanı Nazmi Durbakayım, başta İstanbul olmak üzere dönüşüm çalışmalarında artık daha sistemli yol alındığına dikkat çekerken, ‘tıkanan’ bölgelerde ise ‘işini bilmeyen müteahhitlerin’ olduğunu belirtti.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın müteahhitleri yaptıkları işlere göre sınıflandıran ve buna göre proje almalarına fırsat sunan düzenlemesini anımsatan Durbakayım, “Bu sayede artık daha düzgün adımlar atılacak. Dönüşümün özünde vatandaş, kamu ve müteahhitler var. Bir ayak bile biraz aksarsa ortak bir noktada buluşmak zorlaşıyor. Bir taraftan düzenlemeler yapılırken, diğer taraftan vatandaşların hızla güvenli yapılara kavuşması için el birliği yapmalıyız” şeklinde konuştu.
Vatandaşın güvenli konutlarına ulaşmak için bazı bölgelerde uzun süre beklemek durumunda kaldığına vurgu yapan Nazmi Durbakayım, kentsel dönüşümün bu ‘tıkanan’ noktalarında kamunun işe girerek çözüm için ortak nokta oluşturabileceğini dile getirdi.
DASK’ın hedefi yüzde 100 sigortalılık
Doğal Afetler Sigorta Kurumu (DASK), 1999 Marmara Depremi sonrasında depremde konutlarda meydana gelecek maddi zararları karşılamak ve deprem sonrası hayatın normale dönmesine katkı sağlamak için kuruldu. Kurumdan iletilen son verilere göre, Türkiye genelinde 9.5 milyon zorunlu deprem sigortası poliçesi mevcut. Oranlara bakıldığında sigortalılık oranı en yüksek şehirler arasında özellikle deprem yaşamış illerin bulunduğu görülüyor. 24 Ocak’ta gerçekleşen Elazığ merkezli depremde, Elazığ’ın sigortalılık oranı yüzde 35 civarındayken bugün bu oran yüzde 47'ye ulaştı.
Aynı zamanda bilinçlendirme çalışmalarının da hızla yürütüldüğü DASK tarafından ‘depremle mücadelenin depremden önce başlaması gereken bir süreç' olduğuna dikkat çekiliyor. Türkiye genelinde yüzde 100 sigortalılık hedefiyle çalışmalarına devam eden kurum, olası bir depremde sigortalıların hasarlarını daha hızlı ve daha etkin şekilde karşılayabilmek amacıyla güçlü bir bilgi teknolojisi altyapısı da kurdu.