Nisan 2018’de "imar barışı" adı altında yapılan düzenlemeyle 3194 sayılı kanuna geçici bir madde eklendi.
Bu madde sonrası 2018 öncesi kaçak ya da ruhsata aykırı yapılmış binalara yapı kayıt belgesi verilerek ruhsatlandırılmış gibi işlem yapıldı.
Düzenlemede, elde edilen gelirlerin kentsel dönüşüm uygulamalarına aktarılması da yer aldı.
8 Haziran 2018’de başvuruları başlayan süreçte 298 bin 124 devlet yapısına yapı kayıt belgesi verildiği ortaya çıktı.
298 bin kayıt belgesi
CHP İzmir Milletvekili Kamil Okyay Sındır, imar affı kapsamında yapı kayıt belgesi verilerek yasal hale getirilen kamu yapılarını Plan ve Bütçe Komisyonu görüşmelerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) gündemine getirdi.
Sındır, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’un yanıtlaması istemiyle yapı kayıt belgesi alan kamu binalarının sayısı sordu.
Yazılı yanıt veren Bakan Kurum, “3194 sayılı Kanun’un geçici 16'ncı maddesi kapsamında kamu idarelerinin ticari maksatla kullanılmayan yapıları için camiler dahil 298 bin 124 adet yapı kayıt belgesi düzenlenmiştir” dedi.
“Bu sayı beni çok ürküttü”
Independent Türkçe’ye konuşan Sındır, “84 bin 684 cami, 200 bin 354 kamu binası var. Bu ikisinin toplamından daha büyük bir rakam adet olarak yapı kayıt belgesi düzenlenmiş. Kamusal alan içerisinde çok sayıda ruhsatsız yapı var ve bunlara yapı kayıt belgesi düzenlenmiş. Bu sayı beni çok ürküttü. Çok ciddi bir rakam. Devletimizin bu konuya çok ciddi bir şekilde el atması gerekir” dedi.
“En kısa zamanda önlem alınmalı”
Bu binaların dayanıklılık testinden geçirilmesi ve güçlendirilmesi gerektiğini belirten Sındır, “İmar barışı kapsamında sorumluluk, ilgili kamu idaresinin üzerindedir. Bu kamu idareleri devletimiz ve onun iş ve işlemlerinden sorumlu yürütme organı derhal en kısa sürede önlem almalıdır. Çok büyük bir risk taşıyan ve depreme karşı dayanıksız bu binaların bir an evvel dayanıklı hale getirilmesi gerekir. Aksi takdirde bunun vebali başta hükümetin kendisindedir” ifadelerini kullandı.
“Risk getiriyor”
Kanun, yönetmelik, mevzuat bilmediği için bunun projelendirilmesi, belediyelerce tasdik edilmesi ve inşaat onayının izninin alınması ve inşaatın bitiminde oturma raporu alınması gibi süreçleri bilmeden binasını yapıp elektriğini suyunu talep eden çok sayıda yurttaşın olduğuna dikkat çeken Sındır, şöyle konuştu:
Bu kamu hizmetlerinden, alt yapı hizmetlerinden yararlanamıyordu. Hizmet veren kurumlar, kaçak yapılmış bu yapılara hizmet verebilmek için yapı kullanım belgesi dediğimiz oturma raporunu talep ediyordu. Oturma raporu yapı kullanma belgesi olmadığı için de bu hizmetten yararlanamıyordu. Yurttaşlarımızın bu sıkıntısını giderebilmek için imar barışı getirildiği söylense de elektrik, su ve diğer alt yapı hizmetleri verilmiş olsa da o yapıların dayanıksızlığı ve her an yıkılabilirliği ortadan kalkmış değil. Yapı kayıt belgesi verilerek yasal hale getirilmiş bir durum daha da büyük bir riski beraberinde getiriyor.
“Afet durumunda vebali ağır”
Konu hakkında daha önce de verilmiş kanun teklifleri olduğunu vurgulayan Sındır, “Bu tür alt yapı hizmetlerinin yapı kullanma belgesi veya oturma raporu şartı olmadan verilebilmesine yönelik bir kanun teklifiydi. Bana göre doğru olanda bu idi. Kanun teklifimin yerine ne yazık ki böyle bir imar barışı getirildi. Tabi ki bundan çok sayıda yurttaşımız yararlandı ama bu kanun getirilirken yurttaşımızın menfaatinden ziyade hükümet kendisine yeni bir gelir kaynağı olarak görmüş olması nedeniyle afet durumunda oluşacak kayıpların vebalini de daha ağır bir şekilde taşımaktadır” diye konuştu.
YORUMLAR