Bayraklı ve Bornova’da yapılan taramalar sonucunda yaklaşık 4 bin 100 yapının depreme dayanıklı olmadığı tespit edildi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, bu binalarda performans testleri yapılacağını ve riskli yapıların tahliye edileceğini açıkladı. Bu kapsamda yaklaşık 40 bin kişinin tahliye edileceği öngörülüyor.
Sürece ilişkin değerlendirmelerde bulunan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Bengi Atak, sürecin somut adımlara dönüşmesini olumlu karşıladıklarını belirterek, “Bu süreç siyaset üstü ortak bir problemin çözümünü içerdiğinden ilgili tüm kurumların ötekileştirmeden ortak akılla çözüme katkı koymaları gerektiğini düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.
“ENVANTER BİLGİSİNİN RAPOR OLARAK KALMASINDAN ÖTEYE GEÇEREK…”
Süreci olumlu karşıladıklarını ve takipçisi olacaklarını dile getiren Atak, “Bu tespit, İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile İzmir Büyükşehir Belediyesi arasında 30 Ekim 2020 depreminden sonra yapılan protokol kapsamında yürütülen yapı stoğu envanter çalışmasının sonucunda Büyükşehir Belediyesi’nin ifade ettiği rakamdır. Bu çalışma, Bornova ve Bayraklı ilçelerinde yapı stoğunun önceliklendirmesi çalışmasıdır. Öncelikli olan yapıların dönüştürülmesi ya da güçlendirilmesi yönünde karar verilebilmesi için adımların atılması yönünde bir girişim başlatılacağı ifade edilmektedir. Bu aşamada ilgili binalarda yaşayan vatandaşların nasıl bilgilendirileceği ve destekleneceği konularında yürütücü Büyükşehir Belediyesi’dir. Sürecin envanter bilgisinin sadece bir rapor olarak kalmasından öteye geçerek somut adımlara dönüşmesi yolunda sunulan kararlılık ifadelerini olumlu karşılıyoruz. Sürecin takipçisiyiz” ifadelerini kullandı.
“KURUMLARIN ORTAK AKILLA ÇÖZÜME KATKI KOYMALARI GEREKMEKTEDİR”
2 ayda 40 bin vatandaşın tahliye edilmesini değerlendiren Atak, “Bu süre, riskli yapıların tespitinden sonra tahliyesi için 6306 sayılı kanunda tanımlanan azami süredir. Sürenin bu anlamda kanunen tanınan süreyle de paralel olmasından dolayı az olduğunu düşünmüyoruz ancak burada önemli olan o süre zarfında tahliye edilen vatandaşlara sunulan çözüm önerileri olacaktır. Sürecin sağlıklı yürümesi için vatandaşların finansal olarak da desteklenmeleri ve hızlı çözme kavuşabilmeleri için hukuki ve teknik olarak da her açıdan desteklenmeleri ve bilgilendirilmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Bu süreç siyaset üstü ortak bir problemin çözümünü içerdiğinden ilgili tüm kurumların ötekileştirmeden ortak akılla çözüme katkı koymaları gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
“TÜM SÜRECİN CİDDİYETLE YÜRÜTÜLMESİ GEREKMEKTEDİR”
Güvenli bir bina inşa etmek için sürecin dikkatli ve titizlikle yönetilmesi gerektiğini vurgulayan Atak, “Bir yapının güvenli şekilde inşasının tamamlanması için tüm sürecinin ciddiyetle yürütülmesi gerekmektedir. Binanın statik taşıyıcı sistem tasarımı yapılırken zemin etüdü sonuçlarında elde edilen zemin parametrelerine göre hem temel sisteminin tasarımı hem sahaya özel depremselliği değerlendirilmelidir. Temel altı zeminin taşıma kapasitesi ve stabilite kontrollerinde problem olabileceğinin tespit edilmesi halinde o problemi çözmeye yönelik sahanın özelliklerine uygun zemin iyileştirme yöntemi seçilerek uygulanmalıdır. Bununla beraber gerekli görülmesi halinde temel sistemi değiştirilerek derin temel (kazıklı temel) uygulamaları da tercih edilebilir. Tüm bu tasarım sürecinde doğru temel sistemine ve gerekli olması halinde zemin iyileştirmesi yöntem ve uygulama detaylarına karar verecek kişi alanında uzman inşaat mühendisidir. Dolayısıyla sağlıklı ve güvenilir bina tasarımında zemin yapı etkileşimi son derece önemli bir konu ve uzmanlık alanıdır” diye konuştu.
GÜÇLENDİRME, DENETİM VE DÜZENLEMELER
İzmir’de deprem dayanıklı bir kentleşme için uzun vadede yapılması gereken noktalara vurgu yapan Atak, “Depreme dayanıklı kentleşme deyince mevcut yapı stoğunun durumunun envanter çalışmalarıyla belirlenmesi ve ivedi bir şekilde ihtiyacı olan yapıların güçlendirilmesi veya dönüştürülmesi konusu kadar önemli bir konu da şu anda sıfırdan yaptığımız binalarla yapı stoğuna hangi kalitede ve dayanımda binalar eklediğimiz konusudur. Taşıyıcı sistem tasarımında daha iyi sonuç elde edebilmek için deprem yönetmeliğine ek bir taslak tebliğ yayınlanmıştır, ülkemizin gerçeklerine son derece uygun ve kolay anlaşılır olmasından ötürü son derece olumlu bulduğumuz bu metnin bir an önce yürürlüğe girmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ayrıca, yapıların imalatında kalite kontrol süreçlerinin ciddiyetle ele alınmasının gerekli olduğunun herkesçe anlaşıldığı bu dönemde her şantiyede bir şef olmasının zorunlu hale getirilmesi ve tam zamanlı yapı denetimi uygulamasının her şantiyede hayata geçmesinin gerekliliğini vurgulamak istiyoruz. Bunlarla beraber, yapıların periyodik kontrolleri ile taşıyıcı sistemlerinde oluşan veya meydana getirilen değişikliklerin, bozulmaların tespit edilmesi ve vakitlice giderilmesi gerekmektedir. Bilerek ve isteyerek yapıların taşıyıcı sistemine verilen tahribatlar ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Tıpkı araçların muayenelerinin zorunluluğu gibi, binaların da düzenli kontrollerden geçtikleri gerçek bir deprem sigortası sisteminin uygulanması ciddi sayıda hayat kurtaracaktır” şeklinde konuştu.
YORUMLAR