Evrensel'den Özlem Songül Abayoğlu'nun haberine göre Son dönemlerde Türkiye’de sık sık imara ve yapılaşmaya açılmış ormanları, mesire alanlarını ve parkları duyuyoruz. Akbelen Ormanı, İstanbul Başıbüyük’teki orman, Maltepe Barış Manço Parkı ve daha nicesi. Bazen yerel hükümetlerin bazen özel şirketlerin kepçelerle girdiği bu alanların bazılarında halk birleşerek mücadele etti ve kazandı, bazılarında ise direniş hâlâ devam ediyor. TMMOB Peyzaj Mimarları Odası Genel Sekreteri Özay Yerlikaya ile kişi başına düşen açık ve yeşil alanları konuştuk.
MEZARLIKLAR DA HESAPLAMANIN İÇİNDE
Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’nde kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarının asgari 10 metrekare olması gerektiğini söyleyen Yerlikaya, “Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıkladığı rakamlara göre, ülke genelinde kişi başına düşen açık ve yeşil alan miktarı 8 metrekare civarında olsa da bu veriler aktif yeşil alan miktarını göstermemektedir” dedi. Aktif yeşil alanların; korular, parklar, ortak yeşil alanlar, mesire alanları gibi doğrudan insanların yararlanabildiği alanlar olduğunun altını çizen Yerlikaya, “Bununla birlikte yol kenarları, mezarlıklar, özel bahçeler, kamu kurumlarına ait bahçeler gibi doğrudan halkın kullanımına açık olmayan alanlar pasif yeşil alanlar olarak sınıflandırılmaktadır” şeklinde konuştu.
Son 20 yıl içerisinde kişi başına düşen açık ve yeşil alanların oranlarında nasıl değişiklikler olduğunu sorduğumuz Yerlikaya, son 20 yıl içerisinde açık ve yeşil alan yüz ölçümü artsa da nüfus artışı, göç ve vahşi kentleşmeyi hesapladığımızda kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarının azaldığını belirtti. Yerlikaya, “İnşaat ve konut sektörüne yapılan yatırımlar ile birlikte özel site bahçeleri gibi, kamunun kullanımına sunulmayan yeşil alan miktarı artmasına rağmen bir kentin sosyolojisini düzenleyen park, meydan, mesire yeri gibi toplumun tümünün doğrudan faydalanabildiği ve kültürel alışverişin mümkün olduğu aktif yeşil alanlar çok kısıtlı ve yetersiz miktardadır. Özellikle yoğun kentsel alanlarda hızla yeni yeşil alanlar oluşturmak için aksiyonlar alınması gerekmektedir” ifadelerini kullandı.
HER TÜRLÜ YEŞİL ALAN ÖNEMLİDİR AMA…
Mezarlıkların, refüjlerin, özel bahçelerin, kamu kurumlarına ait ve halkın rekreatif kullanımına açık olmayan açık ve yeşil alanların, bir kentin yeşil alan varlığı içerisinde hesaplandığından bahseden Yerlikaya, “Tüm bunlar kişi başına düşen ve doğrudan kullanılabilir yeşil alan varlığı içerisinde değerlendirilmemelidir. Kişi başına düşen aktif yeşil alan hesaplaması yapılırken korular, parklar, ortak yeşil alanlar, mesire alanları gibi doğrudan insanların yararlanabildiği alanlar esas alınmalıdır” diyerek aslında hesaplamanın bile doğru ve yeterli olmadığını anlattı. Yerlikaya her türlü yeşil alanın varlığının önemli olduğunu da ayrıca vurguladı.
İmar barışı ve 2b arazilerinin imara açılmasının hem kent hem havza hem de ülke peyzajı açısından olumsuz bir durum olduğuna vurgu yapan Yerlikaya şunları dile getirdi: “Beton ve geçirimsiz yüzeylerin artması, habitat parçalanmaları ve yeşil alan varlığının azalması, günümüzün en büyük krizlerinden olan küresel iklim değişikliğinin etkilerini, kentsel ısı adası etkisiyle artıran etmenlerin başında gelmektedir. Konut üretmek adına parsellenen her bir orman, tarım ve 2b arazisi; imar barışı gibi konut arzının önünü açan her türlü uygulama, kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı talebini de artırdığı gibi, halihazırda kullanılan aktif yeşil alan varlığını da azaltmaktadır”.
ÖNCELİK ÇOCUKLAR OLMALI
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan ve bunun farkında olarak yaşamamız ve kentlerimizi planlamamız gerektiğinin altını çizen Yerlikaya, “Açık ve yeşil alanlara 300-400 m mesafe ya da en fazla 10 dakika erişim hem kullanımı teşvik etmesi hem de herhangi bir afet durumunda hızla toplanılabilme fırsatı dolayısıyla önemlidir. Böyle planlamada kuş uçuşu 400 m yerine, mevcut yol ağı ve varsa açık ve yeşil alanların giriş noktaları dikkate alınmalıdır. Kuşkusuz eğim ve genç-yaşlı kondisyon ya da saate erişim hızları farklı olacaktır” dedi. Diğer bir önemli konunun da nüfus yoğunluğu olduğunu söyleyen Yerlikaya, “Dikey ya da yatay büyümeye göre ihtiyaç duyulacak mahalle parkı sayısı iyi planlanmalıdır” diye özetledi.
Yeşil alan miktarının azalıp artmasından önce yeşil alanların performansının tartışılmasının daha sağlıklı olacağını vurgulayan Yerlikaya, “Sadece sayısal veriye dayalı yapılacak çalışmalar bize doğru bir sonuç vermeyecektir. Kentsel peyzaj alanlarının ekolojik, sosyolojik ve ekonomik olarak performans değerlendirmelerinin peyzaj mimarları tarafından yapılması bizim hem kentlerde yer alan yeşil alanların planlaması hem de mevcut yeşil alanlardan en üst seviyede fayda sağlamak açısından son derece önemlidir” dedi. Çocukların sağlıklı çevre ve ulaşılabilir yeşil alanlara olan erişimi kent planlamasının en öncelikli konularından birisi olmasının zorunluluk olduğunu söyleyen Yerlikaya sözlerini şöyle tamamladı: “Ayrıca bu alanların çocukların kullanımına yönelik performanslarının da mutlaka peyzaj mimarları tarafından ölçülmesi gereklidir. Merkezi ve yerel yönetimlerin ilgili mevzuatlarda kentsel yeşil alan performans ölçümlerinin tanımlanarak zorunlu hale getirmeleri bu konuda atılabilecek doğru adımlardan birisidir”
YORUMLAR